11 Şubat 2015 Çarşamba

Korkma!

0 yorum
KORKMA ! Echolon’da yalan, Avrupa Birliği de, Büyük Amerika da yalan. Hani derler ya; "Amerika uydudan bu yaprakların kımıldamasını bile izleyebiliyor." – Ne komik, biz bu ağacın yapraklarını doğduk doğalı izliyoruz. Şaka bir yana bu tip ifadeler insanın itikadını bozabilir. 5 Kasım 2011 gazeteler “ABD günde 5 milyon Twit mesajını takip ediyor” şeklinde bir habere yer verdi. Çeşitli kaynaklarda da yıllardır; 15 milyon Facebook mesajının izlenmeye alındığını, 200 milyondan fazla mailin incelendiğini, 500 milyondan fazla SMS in kaydedildiğini vs vs. açıklayan bilgiler servis edilmektedir. Servis edilmekte diyorum çünkü bunlar tamamen dezenformasyon (1) amaçlı mesajlardır. Bir kişi günde en az 10 sms, 20 watsap alıp gönderiyor ve 15 telefon görüşmesi 5-10 faks, 20 twit ve 20 face mesajı, 40 mail desek toplamda kişi başı 100 den fazla mesaj oluşturmakta. Bulunduğunuz şehirde, ülkede kaç kişi var ve günde kaç mesaj alıp gönderiyorlar. Ya tüm dünyada? Tahmin etmek bile zor. Medya (daha doğrusu üst akıl); Echolon (2) vasıtasıyla tüm iletişimin izlendiği iddiasıyla üzerimizde baskı kurmaya çalışıyor. Dünya nüfusu geçen hafta 7 milyara ulaştı. Bir buçuk Milyar civarında insanın internet ve telefon kullandığı günümüzde SMS, GSM, EMAIL, FAKS, Twit, Watsap, Face vs. iletilerini toplasanız 150 Milyardan fazla bir rakama ulaşırsınız. 150 Milyar adet bilgiyi her gün kayıt edecek teknoloji teorik olarak var-teknolojiyi yakından takip eden biri olarak- bunu biliyoruz. Ama günde 150 Milyar bilgiyi analiz edip en uygun sonuçları çıkartacak ve hepsi aynı düşünce yapısında eş zamanlı çalışacak ‘N’ milyon adet uzmana ihtiyaç var ve bu adette uzman yok. Daha doğrusu batı dünyasının elinde bu kadar akıllı adam yok! Sonuç; teknik olarak mümkün ama uygulama olarak mümkün değil. Belki milyonda birini inceleyip rapor hazırlayabilirler, ama tamamını asla. Tüm dünyada bir ayda ne kadar iletişim bilgisi var bilgisayarlar ancak bunu hesap edebilir, ancak analizde sınıfta kalırlar. Tüm dünyadaki silah sayısına 100 desek 50’si ABD’de, 50’si diğer 198 ülkede. Bu rakamlara takılırsanız dezenformasyon oltasına da takılırsınız. (Tüm dünya ülkelerinin silah gücü 310 Milyar Dolar. ABD'nin ise 610 Milyar Dolar. Rusya'nın silah gücü ise ABD'nin 7'de biri Kaynak: Açık Radyo) Evet, dünya silah envanterinde çok ciddi bir dengesizlik olduğu aşikar ama, silahlanma, tarihte hiçbir zaman dengeli olmadı ki . Ama sen gene de korkma. ‘’Nice az toplulukların, daha güçlü toplulukları alt ettiğini’’ Bakara-249 unutma. Onlar istedikleri kadar silah yığsın, ordular oluştursun ‘’Biz de çağıracağız zebanileri” diyeni tanı, gerisinden Korkma! Batı son 200 yıldır; silahları, teknolojisi, filmleri ve sahip olduğu ekonomik gücü ile zorla kabul ettirmeye çalışsa da asla hâkim güç değildir. Yönetimde olduğu ve yönetimine müdahale ettiği hiçbir ülkede refah ve barış sağlayamadı. Sürekli savaş, sürekli nefret ve sürekli tehditle nara atıyor: “Çok üstünüz, her hareketinizi takip ediyoruz ve canınıza okuyacağız” Yok ya! O kadar üstünsünüz de yıllarca en büyük düşman gösterdiğiniz (komünist) sistemin burnunuzun dibindeki temsilcisi Küba’yı nasıl alt edemediniz. Çok güçlü idiniz de Vietnam’dan canınızı zor kurtarıp apar topar niye kaçtınız? Çok iyi analiz çıkarıyordunuz da; arka bahçenizdeki Hugo Chavez’i nasıl engelleyemediniz. İki sefer hapsettiniz de nasıl alamadınız kellesini; silahsız, güçsüz, ezilmiş halkların elinden? Timothy Mcveigh kilolarca patlayıcıyı Oklahoma’da hem de federal binaya yerleştirip, 168 kişiyi havaya uçurduğunda istihbaratınız neredeydi? Çok güçlüydünüz de Echolon’un kulağına kar suyu mu kaçmıştı 11 Eylül’de. Hadi birinci uçak aniden geldi, ya ikinci uçak. Tüm dünyayı izliyordunuz da gözünüzün önünde okul katliamı yapan öğrenci çocukları, bomba yüklü kamyonları nasıl durduramıyordunuz. Hani yaprağın kımıldamasını görüyordunuz on bin metre yüksekten? Yaprak kımıldamasını gören göz, koca uçağı hatta koca iki uçağı nasıl göremiyordu? Çünkü yalan. Batının tüm yalanları gibi Echolon’da koca bir yalan. O YÜZDEN KORKMA! Korkma! Sloganı at! Çalışmanı yap! Mailini gönder! Kafandaki putları kır! Kalıpları kır! Gereksiz kuralları yık! Gerilla diyenlere aldırma! Kınayıcılardan korkma! Kendi şehirlerinde, kendi vatandaşlarını gene kendi vatandaşlarından koruyamayanlardan korkma. New york, Paris, Londra, Berlin, Moskova; akşamları kimsenin dışarı çıkamadığı korku çiftlikleridir. Kendilerine faydaları yok. Unutma! Rabbimizin dilemediği hiçbir şeyi hiçbir güç yapamaz. Üzerinde adın yazmayan mermi seni bulamaz. Bulursa eğer Tekbirlerle yazarız adını göklere çünkü makberlere (3) sığmazsın, o yüzden Korkma! ‘zifiri karanlıkta, kara kayanın üzerindeki simsiyah karıncanın kımıldamasından haberi olan’ Rabbimizdir. Onun dışında ‘’biz uzaydan yaprak kımıldamasını bile izliyoruz diye hava atanlar ancak ilahlık iddiasındadırlar. ‘’Gezin görün yeryüzünü ki, daha önce ilahlık iddiasında bulunanların hali nicedir’’ sözlerini bize hatırlatan ayetleri hatırla. Korkma! Ve Alak suresini oku! bir daha. “Gördün mü o kâfiri? Eğer o yalanlıyor ve yüz çeviriyorsa, Allah’ın onu gördüğünü bilmez mi? Hele bir vazgeçmesin, onu alnından yakalarız: O yalancı, günahkâr alnından. Çağırsın taraftarlarını müttefiklerini, ordusunu! Biz de çağıracağız zebanileri. Sakın, sen ona aldırma (korkma), secde et ve (Rabbine) yaklaş.” (Alak Suresi, 14-19) Mehmet Akif Ersoy'u bir kez daha rahmetle anıyoruz. Onun aziz hatırasına sahip çıkan bir yazı hazırlamıştım. ‘Korkma!’ yazısı ile genç kardeşlerimle paylaşmak istedim. İstiklal Marşı’mızın ilk kelimesi ile başlayan bu yazımı Mehmet Akif Ersoy’a ithaf ediyorum. Onun bize kattığı değerler yanında bir hiç olduğunu da biliyorum. Ama bu hiçlik onun bize miras bıraktığı mücadele içinde ve Rabbimizin huzurunda bir hiç. Yoksa küresel emperyalistlerin bizi hiç saymalarına asla izin vermeyeceğiz. “Azgın katiller ve zulüm oldukça mücadelemiz sürecek ve mücadelemiz sürdükçe biz var olacağız.” (4) Notlar: (1) Dezenformasyon: Birey veya toplumu yönlendirmek için kasıtlı olarak eksik ya da yanlış verilen bilgi. (2) Echelon; AUSCANZUKUS olarak bilinen Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, İngiltere ve Amerika tarafından imzalanan istihbarat sinyalleri toplama ve analiz ağı sistemine medyanın taktığı isimdir. Birleşmiş Milletler için yapılacak kapalı bir ihaleyi Brezilya firmasının kazanacağını belirleyen Echelon sistemi, Brezilya firmasının verdiği teklifi Fransa’ya bildirmesi dolayısı ile ihaleyi Fransız firmalarının kazanması ortaya çıkınca, tüm güvenilirliğini yitirmiş bir sistemdir. Dolayısı ile korkulacak bir yapı değildir. (3) Makber: Kabir/ Mezar Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? “Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın. Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber. (4) Şehit Halit El-İstanbuli (rahmetullahi aleyh)

Beylik İşler

0 yorum
Beylik İşler Yap, Beylik Laf(lar) Etme Meşhur bir yazar ilkokuldan (10 yaşından) sonraki hayatını 3’e ayırmış ve şöyle demiş. İlk yirmi yılım ticaretle, sonraki 20 yılım siyasetle ve şimdi de eğitimle uğraşıyorum. Ticaret ile parayı, siyaset ile insanı ve eğitim ile de kendimi tanıdım. “Peki kadınları? ”Çok heyecan verici olsa da “Kadınları tanıdım” diyemeyeceğim. Çünkü kadınları değil, kadını tanıdım. Bir tek kadın tanıdım ve onunla da evlendim. Ve kadınları tanıyorum diyene de itibar etmiyorum. Zamparalık yapanları övenlerden uzak duruyorum. Siz sevgili gençler! Siz de uzak durun. Bu işin delikanlılıkla hiç bir alakası yok. Yakacakları insanlar ve taşlar olan ‘dönüş-varış yerlerinin en kötüsü olan yerde yanacakların vasıflarına bakıldığında; “Anne babasına asi olan, hak gaspı yapan, hırsızlık eden, münafıklık yapan, tuzak ve hile ile mal devşiren, haksız yere adam öldürenler” sayılırken namus konusunda gevşek davrananlar en başta sayılır. Gençleri çeşitli hileler ile kandırmaya çalışan zavallılar, namusu hafife alan bu duruma zamparalık kılıfını uydurmuşlar ve en zampara olanın “kadınları benden iyi kimse bilmez” beylik lafına da zemin hazırlamışlardır. Eskilerin “Merdi Kıpti, şecaat arz ederken sirkatin söyler” sözü ne kadar isabetli bir sözdür. İşlediği ameller, irad (ifade) ettiği sözler hep günahları ile ilgili olan kişiler, genelde bu amellerini “Delikanlı” sıfatı ile yaftalandırırlar. Şu iyi bilinsin ki cehenneme delikanlılık sökmez. Günahlar insanı cehenneme sokar, gel vazgeç, gençliğini buralarda harcama; “Ateşten korksaydım, şişeye elimi sürmezdim.” Bu kişileri bırak bunların etrafı kirli insanlarla dolu, sana zararları dokunur diye uyarana: “Demirden korksaydık trene binmezdik.” Evladım hava pekiyi değil ceketini al da çık “Bana bir şey olmaz”, Şu sigarayı içme gençliğine yazık ediyorsun, “Helalse içiyorum, haramsa yakıyorum” Bu örnekler genelde kişisel beylik sözler. BEYLİK HAREKETLER Muhabir: Efendim fabrikanız hayırlı olsun, az evvel bakan bey açılış yaptı. “Teşekkür ederim, bu Türk insanının zaferidir. Buradaki ürünler tamamen Türk mühendisleri ve Türk işçileri tarafından üretiliyor” peki üretilen ne? Şehir içi otobüslerde ayakta yolcuların el ile tutacakları plastik ve deri halkalar. Uydu imalatı yapan firmada kameralar. Firma yetkilisi anlatıyor: “Tamamen Türk mühendislerinin emeği ile imal ediliyor bu uydular.” -Efendim imalattan sonra ne yapılıyor, “Roket ve fırlatma sistemine takılmak üzere Fransız Guyanasına gönderiliyor, onlar da bizim uydumuzu uzaya fırlatıyor.” Sanki ilkokuldan itibaren planlı ve şuurlu bir şekilde küçük beyinli olmak üzere inşa edilen bir toplum yapısında yetiştiriliyoruz. Küçük düşünecek, küçük ve anlık hedefler peşinde bir ömür çürütecek insanlar. Hep buna şartlandırılıyor. “Sigortalı bir işin olsun oğlum, sesini çıkarma, kimsenin etlisine sütlüsüne karışma vs. vs.” tamam güzel herkes sosyal haklarını arasın ama 65 yaşında bir kişi emekli olduğunda emekli maaşı ona yetecek mi? Ya da illa bir emekli maaşı için gençliğinin en güzel yılları girişim yapmadan mı geçsin? Merdiven altı tabir edilen atölyelerde dahi üretilecek basit bir parçayı Türk mühendislerinin başarısı diye ana haber bülteninde duyurmak, semt kokoreççisinin açılışını belediye başkanı ve milletvekilleri ile birlikte yapmak, bir şirket veya fabrikayı açarken 5 kişiye birden kurdele kestirmek ne manaya geliyor daha iyi anlamak gerekir. (Bakan, Belediye Başkanı, Vali, Müftü, Yönetim Kurulu Başkanı vs.) Eğer ben Belediye Başkanı veya Vali olsaydım o kurdeleyi ya ben keserdim, ya da başkası. Bırakın 5 kişiyle kesmeyi 2 kişiyle bile kesmezdim. Çünkü bu samimiyeti öldürür. Sayısal olarak ta o yöredeki etkimi 5’te bir oranına çeker, 4 kişiyle birlikte kesersem 4’te bir oranına düşürür. Bu kadar basit diye düşünürdüm. Fakat topluma; meseleleri-günümüzdeki moda tabirle ‘analitik düşünce yapısı’ gibi-basitçe çözecek melekeler kazandırılmıyor. Toplum bizzat basitliğe itiliyor. Bu sebeple kendi ayağına diken batsa dünya üstüne çöktü zannediyor. Sanki Beyoğlu Bey olmuşuz da bir yerimiz ağrıdığında memleketin tüm doktorları ayağımıza gelecek şekilde annelerimiz tarafından pış pış büyütülüyoruz. ‘Bey’ olmak ayrı ‘beylik’ söz sarf etmek apayrıdır. Bey olmak ile beylik aynı şeyler değil. Osmanlı (bir) Bey’in etrafında toplandı. Bey’di devlet oldu. Diğerleri beylikti Bey’in himayesine girdiler. Beylik sözler sarf etmeye devam ederseniz, Fransız beyinin fırlatma rampasına muhtaç olursunuz. Bugün o rampayı Sarkozy sizin aleyhinize kullanıyor. Yok, ama gerçekten bey olmaya kararlıysanız, yapacaklarınızın sınırı yok. Bu yazıma şanlı ecdadımız Sultan Mehmed Han’ın sözü ile son vereyim: “Bizim hakikat kıldıklarımız, sizin (Bizanslı-Batılıların) tahayyüleniz dışındadır.”

Jazakallahu Khayr