19 Aralık 2007 Çarşamba

FASIK (günahkar)

0 yorum
FASIK, Lügavi (sözlük) manası olarak düşmek üzere, çıkmak üzere gibi manaları havidir. Buğday tanesi başağın içinde olgunlaştığında başaktan düşmek, çıkmak üzere olduğu hale fasık denir. Sürekli haram dairesinde yaşayanlar, islam'dan nerdeyse çıkmak üzere bir halde olduklarından dolayı onlara da fasık denmiştir. Ayrıca fısk Arap dilinde, "kötü bir çıkış" anlamına gelmektedir. Ona göre, fareye fuveysika denmesinin sebebi, "onun deliğinden kötülük yapmak maksadıyla çıkmasından dolayıdır... Büyük bir günahla Allah'ın emrinden çıkmaya da bu yüzden fısk denilmiştir. Fasık günahları işlemekte olanlara söylenir. Namaz kılmayan, Sürekli içki içen vs. gibi haramları açıktan işleyip devam edenler fasık olur.
Bu anlamıyla fısk ve fâsık kavramları, cahiliyye döneminin Arap dili ve şiirinde asla insanlar için kullanılmamıştır. Bu bakımdan onun, Arap dilinde, terim anlamıyla ilk defa, Kur'ân'ın nuzûlü (inmesi)nden sonra kullanılmaya başlandığını söyleyebiliriz. [10]

Terim anlamıyla fısk, küfürden(kafirlik) daha geneldir. Buna en güzel delil olarak şu ayet gösterilebilir. "Kim bundan sonra nankörlük ederse, (Allah'ın nimetini örtüp Ona ittaat etmekten vazgeçerse) işte onlar fâsıkların ta kendileridir!"

"İffetli kadınlara zina isnad edip te sonra dört şahit getiremeyenlere seksen deynek vurun; ebediyyen onların şahitliğini kabul etmeyin. İşte onlar fâsıklardır."

Ayetten de anlaşıldığı üzere iffetli bir kadının namusunu diline dolayan da
şahitliği kabul edilemeyecek şekilde fasık olarak nitendirilmiştir.
Efendimiz Aleyhisselamın "annelerinize sövmeyiniz" sözüne sahabeler (ra)
Ya Rasulallah-aleyhisselam-biz annelerimize sövmeyizki demeleri üzerine
Efendimiz Aleyhisselam "siz birinin annesine söverseniz, o da sizin annenize söver
böylece kendi annenize hakaret etmiş olursunuz" hadisini aklımızdan çıkartmamamız
lazımdır.
Kavga esnasında karşısındaki kişiye "ben kötü kadın çocuğu değilim" dememek gerekir. Çünkü böyle dendiğinde karşı taraf "sen değilsinde ben mi kötü kadın çocuğuyum" gibi hakaret anlayabilir. Çok dikkatli konuşmak, asla kadınların iffetini dile dolamamak gerekir.

"İffetli, mü'min kadınlara zina isnad edenler, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Kendi dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarına şahittlik ettikleri gün onlar büyük azaba uğrayacaklardır. O gün, Allah onlara kesinleşmiş cezâlarını verecektir. Allah'ın apaçık hak olduğunu bileceklerdir."
Burada, bu kimselerin cezayı gördükten sonra, Allah'ın hak olduğunu bileceklerinin vurgulanması, bu insanların, böyle bir günahı işlerken Allah'ın hak olduğunu, hem kalpleriyle hem de davranışlarıyla reddetmiş olduklarını göstermektedir. Böyle bir durumdan tekrar imana dönüp ıslah olmanın tek şartı ise tevbedir. Nitekim Kur'an'da, iman bozukluğundan kaynaklanan davranış bozukluklarının affedilmesi, tevbe edip inanma ve yararlı iş yapma şartına bağlanmıştır.

Allah teala cümlemizi haramdan, fısktan muhafaza buyursun, muhafaza buyuracağı
ameller nasip etsin amin.

4 Ekim 2007 Perşembe

MÜ'MİN (İnanan, İman eden)

0 yorum
Mü'min: İnanan. İman eden. Allah'a, kitaplarına ve meleklerine, Peygamberlerine, kadere, âhirete (din gününe-kıyamete) iman eden kimse. Emniyete kavuşan (kişi). Korkulardan emniyet veren (Allah azze ve celle)

Cenaze namazlarından sonra (birkaç istisna hariç) hoca! sıfatı ile bu toplantılara iştirak edenler "Ey alemlerin rabbi Allahım, sana bu; temiz, pak, şerefli insanı gönderdik, onu Hamza'larla, Şehitlerle, Peygamberlerle Firdevsi ala'ya koy, elmastan yakuttan köşkler ver, şöyle yap, böyle yap vs." şeklinde hamasi ifadelerle, sözde dualar etmekteler. Zarf içinde sunulacak birkaç kuruş için söylüyorda söylüyor. Hz.Ömer (radyallahu anh)in cenazesinde veya Peygamberimiz aleyhisselamin kıldırdığı sahabe cenazelerinde söylemediği sözleri söyleyerek ciddiyetsizlik
serdediyorlar.
Faizci, fuhuşcu, dolandırıcı, yıkıcı böyle bir ortamda yaşayıp birçok şekilde bu işlere duçar olabilen insanları merhum diye nitelendirip cennetlik kabul etmek en hafif tabiri ile laubaliliktir.
Cennet'de cehennemde Allahındır. Merhum: Allahın Rahmetini kazanmış demektir.
Her ölen kişiyi Allahın rahmetini kazanmış diye nitelendirmek ciddiyetsizliktir. Cennet ve cehennemin sahibi olan Allahın sevgisini ve korkusunu hissetmeyen gayri ciddidir ve imanı zayıftır. Mü'min ise bunlardan uzaktır. Peki mü'min kimdir. Merhum olmak için neler gerekir diye düşünen kişidir.
Mü'min olan kim; kurtuluşa eren kimler, nasıl olan kişiler cennet'e girecek. Cennetin sahibi neler istiyor.Muminun suresi 1-11 ayetlerine bunları görebiliriz.
Bu ayetlerde oruç, hacc geçmiyor İslam'in şartlarından olduğu halde. Ama namaz ile başlayıp namaz ile tekrarlanarak tamamlanıyor. Şöyle de özetleyebiliriz CENNETE UYUM YASALARI:
1- Mü'minler kurtuluşa ermişlerdir. 2- Onlar ki, huşu içinde namaz kılarlar.
(huşu: kimin huzurunda namaz kıldığını bilmektir.Dünyadan kopmak değil, dünyaya meyletmeden, bataklık içinde dahi Allah'a ibadet eden kul istiyor Allah. Cennet gerçek yurt, burası çöplük temiz olmazki. Birgün temiz, ertesi gün gene kirlenir. Bataklıkta gül istiyor Allah Teala)
3- Onlar ki, boş ve yararsız şeylerle ilgilenmezler.
(Dikkatli konuşur mü'min. Sadece haramlardan değil hiç bi işe yaramayan boş şeylerle de ilgilenmez. Kendini ilgilendirmeyen herşey boştur. Küfretmekten bahsetmiyor Allah. Zaten küfretmek müslümanın özelliği değil.)
4- Onlar ki, Zekâtı aksatmaksızın, tam olarak verirler.
5- Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;
(iffet göze sahip olmaktır. Sadece zar'a sahip olmak değil. Vücudundaki tüm noktaların değeri kızlık zarı kadar değerlidir. Vücudun tamamı mahremdir. Kutsaldır. Korunmaladır. Önce bozulan gözdür, göz bozulunca sonra el ve sonra herşey bozuluyor.)
6- Onlar yalnız eşleri ve cariyeleri dışında mahrem yerlerini herkesten korurlar. Bu iki durumda ayıplanmaları söz konusu değildir.
7- Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.
8- Onlar ki uhdelerine verilen emanetleri korurlar ve sözlerini tutarlar.
(Emanete riayet ederler. Efendimiz Aleyhisselam "emaneti olmayanın dini yoktur" buyurmuştur. Emanet; Namustur. Sözünde durmamak münafıklık alametidir. Ve mü'minler ne pahasına olursa olsun sözlerinde dururlar. Sözünden cayan, kusmuğunu yalayan köpektir. )
9- Onlar ki, namazlarını aksatmaksızın kılarlar.
10- İşte asıl bunlar vâris olacaklardır;
11- Bunlar, "firdevs" cennetinin mirasçılarıdırlar, sürekli olarak orda kalacaklardır. Sadakallahulazim-Şüphesiz Allah doğru söyler.
Rabbimizin cennete giriş şartları;
11 ayette anlatılan 7 temel Mü'min özellikleri:
1)Huşu içinde. 2)Dikkatli konuşur, boş şeylerden yüz çevirir. 3) Zekatı verir. 4)İffetine, gözüne sahip çıkar. 5) Emanete sahip olur. 6) Sözünde durur ve 7)Namazı dosdoğru kılar.
Böylece mü'mini Allah Teala onun için hazırlamış olduğu CENNETE hemde Firdevs cennetine mirasçı kılar. İşte Allah Tealanın MÜ'MİN tarifi bu şekildedir. Rabbim cümlemizi bu yedi özellikle mücehhez kılınan Mü'min kullardan eylesin amin.

28 Eylül 2007 Cuma

DUA

0 yorum




"Dualarınız olmasaydı Rabb katında neye yarardınız?" -Furkan 77-


İnsan, fıtratı gereği ruhunun bir yerlerinde inanma ihtiyacına sahip bir varlıktır. İnanç, ruhun şekillenmesine ve anlamlanmasına vesiledir. İnsanoğlunda inançsızlıktan bahsetmek yaradılışa isyandır, ihanettir.

İnancın gerçeği ise Allah'a inanmaktır. Güvenmek ve teslim olmak. Varlığının anlamını farketmek, kabul etmek ve tümden teslim olmak. Amennâ ve Saddeknâ...

Teslim olduktan sonra insanoğlunun karşısına çıkan ilk vaad Cennet'tir. Cenneti istemek, Allah inancının temelidir. Varlığın anlamı, sonu cennet ümidiyle biten bir hayattır. Allah inancı ve yaradılış manası, yeryüzünde inanan insanların cennet ümidi ve cehennem korkusuyla hayatlarında bir düzen tesis etmelerini temel almaktadır.

Düşünün bir kez. Hayat, doğumdan ölüme ve ardında bir sonsuzluğa uzanan süreç. Sonsuzluğu hayal edince, doğumdan ölüme demek, bir ömür demek ne kadar aciz kalıyor. Sonsuz : Sonu olmayan, hiç bitmeyen, devam ettikçe eden... Bu küçüklüğü, bu anlamsızlığı keşfettikten ve asıl anlamın sonsuzlukta olduğu görüldükten sonra, ardından gelen dehşet sorgulama; "nasıl?" bir sonsuzluktur. İnanan insanın önünde yalnızca iki yol var, çok da karmaşık değil. Cennet ve Cehennem.

İşte tam bu noktada, inancın hayatı şekillendiren rükunlarında bir öge var. DUA. İstemek. Tek ve Bir olan yalnızca O'nu İlah kabul etmek, Vahdet'e teslim olmak; ardından istemeyi getirmekte.

Dua, insanın aczini kabul etmesidir. Allah'a yakınlaşması için bir yol, bir vesiledir. Son çare değil, ilk istek, her zaman istektir. Dillerin duaya alışmasını rutin, sıradan ve güncel kılmaktır hayatın her anında. Ve herşeyi, "Terliğinizin kopan kopçasına kadar" istemektir.

Estağfurullah bir duadır, Selamun Aleykum bir duadır, Besmele, Hamd, La İlahe İllallah hepsi birer duadır. Ve namaz, Peygamberin göz serinliği, zihin sukuneti; başlı başına bir duadır.

Çocuğa dua, rızka dua, anaya babaya dua... Hayatın her anında, her yerde, herkesle birlikte.

Eller karıncalanıncaya kadar, omuzlar yoruluncaya kadar, gözler ıslanıncaya ve aczile teslimiyeti kalbte hissedinceye kadar dua.

Dua : Aciz ömre amin diyene kadar...

27 Eylül 2007 Perşembe

İNSAN - KABUK

1 yorum
İnsan/kabuk yavuz selim taştekne yavuzst@gmail.com İnsan: Bu kelimenin aslı lügat âlimlerince "ins" ten geldiği söylenir. 1 Kamus‘ta " 2 Nisyan-Unut(k)an kelimesinden türediği dolayısı ile malullük (hastalık) potansiyeli taşıdığı şeklinde tarif edilir. İnsan: Huy ve ahlakı yüksek. Terbiyeli manalarını havi olduğu gibi, akıl ve şuur ile diğer canlılardan ayrı Allah Teâlâ’nın en mükemmel mahlûkudur. Aynı zamanda; Rabbani nimetleri unutkanlığı dolayısı ile (nisyanlı manasına) insan denilmiş. Atasözü: Hafıza-ı beşer, nisyan ile maluldür. İnsan hafızası(aklı) Unutkanlıkla yüklüdür (hastalıklıdır). İnsan için en güzel, en derin, doyurucu bilgiyi onu yaratandan biliyoruz. "Biz insanı en güzel (en yüksek, mükemmel) surette yarattık" tin suresi. İnsan bir kabuktur, önü arkası olan, içi ve dışı ile bir kabuk, İnsan/Kabuk. Sevdiğimiz insanlara içsel davranırız. İçimizden gelen en güzel duygularla onları karşılar yüzümüzü/cephemizi/özümüzü onlara döneriz. Hoşlanmadıklarımıza ‘’evlat olsa sevilmez’’ diyeceklerimize ise arkamızı. Güzel söz söyleyenlere yüzümüzü döner güleriz, negatif saçanlara dedikoduculara ise ardımızı döneriz. Arkamızdan konuşanların hep önündeyizdir. İstediklerini söylesinler. Eve girerken “selam” ile girer ailemize yüzümüzü döner, işi-gücü stresi arkada bırakırız. Hedefleri içselleştirdiğimizde onları hep önümüze alır, yüzümüzü ufka diker maveraya kadar ferasetle bakar mesafeleri ise arkamızda bırakırız. Sevinçler beklerken bizi, mazeretlerle kaybedecek vakitler sadece kabuğun arkasındadır. Adeta; başarıdan dolayı sahne çıkmış, ışıkların altında, bize sevgi ve gıpta ile yüzünü dönen milyonların önündeyizdir, sevdiklerimizin yanında hep böyle hissederiz. Oraya gelene kadar çekilen çile, hayal kırıklıkları ve üzüntüler ise sahnenin gerisindedir artık. Kabuğumuzun içi, kabuğun önü hep iyi, temiz, güzel, faydalı ve neşeliye yönelir. Kötü, fena, pis, çirkin, günah, şüphe ise kabuğun dışına. İçimizdeki en büyük sevgiyi annemize sunarken, kollarımızı açarak yüzümüzü süreriz yüzüne. Çocuklarımızı koklarken dünyanın tüm dertleri dışındadır kabuğun çoktan. Düşman hep arkadan saldırır, biz ise dost ararız gözümüzün önünde. Tövbe ile artık eşelenmeyen günahlar arkada bırakılmıştır, kitaba yöneliriz ilk emir “OKU” ile. Yüzü Cebrail'i görenin yüzü suyu hürmetine aleyhisselatu vesselam. Ve bir şehir ki tüm şehirlerin anasıdır 3 onu görmek isteriz, onu içimizden gördükten yıllar sonra yüzümüzle görüp sileriz tüm şehirleri ondan gayri, günahlarımızı bıraktığımız gibi bırakırız arkada tüm zaman ve mekânı. Ve O’na yöneliriz her gün beş kez. Ellerimizi kaldırıp her şeyi geriye bırakarak, İçimiz, özümüz, yüzümüz hep O’na dönüktür. Sırtımız ise ondan başka her şeye Allahuekber. 1 Kamus: Büyük Lügat Kitabı. Ana Sözlük. 2 Nisyan: Unutma, unutkanlık. 3 ''Şehirlerin anası'' İlk ev, ilk mabet. "Şüphesiz insanlar için kurulan ilk mabet, Bekke(Mekke)’deki çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan Beyt (Kâbe)dir.” Ali İmran 96

24 Eylül 2007 Pazartesi

BESMELE

1 yorum

"Besmele her kitabın anahtarıdır"

İnsan her an birşeye başlıyor.

Güne başlıyor, yemeğe başlıyor, seyahate başlıyor, namaza başlıyor, işe başlıyor.

Her başlangıç, yanında bir umudu besliyor. Ve o umutların bizi bir yerlere ulaştırmasını bekliyoruz.

Her meşru işe başlarken, Allah'ın adını katarak başlamak, "Bismillahirrahmanirrahim" demek, o işten umulan hayrı çoğaltır. "Her ne iş ki, Besmelesiz başladı, o güdüktür" buyurmuştur Peygamber Efendimiz (sav)... Mesela, şeytan; Besmelesiz başlanan her yemeği kendi hakkı sayarmış.

Başlarken "Bismillah" başarı duasıdır. Yaradan'a sığınmak, kul olarak aczini ifade etmek ve bir anlamda "Sen olmazsan Ya Râb!" demektir.

Besmeleyi çoğaltın, Besmeleyi tavsiye edin ve yayın... Etrafınıza, ailenize...

Çocuklarınıza en önemlisi.

Su içerken, yatarken, kalkarken, dersine başlarken, okula giderken, yemek yerken...

Onlara da öğretin, mahrum kalmasınlar, Kolaylaştıranın Rahmetinden.

Dua ile... Bismillahirrahmanirrahim İnşaallah...

Jazakallahu Khayr