27 Kasım 2011 Pazar

AFYONU PATLAMAK


“Sabah namazından sonra namaz kıldığı yerde oturan kimse rızık elde etmek için dünyanın bir ucuna gidenden daha kazançlıdır” ¹hadis-i şerif

Dergimizde bu ay işlediğimiz konu Taassup. Hani bir deyim vardır “zurnanın zırt dediği yer” işte taassup kelimesi benim için tam da öyle bir kelime. Çok küçük yaşlardan beri uzak durma gayretinde olduğum bir kavram çok şükür. Taassuplar, insanların aşılamaz hale getirdikleri, şartlandırıldıkları, yanlış yönlendirilmeye açık hallerinden kaynaklanan bir durum olarak gözükmekte. Buna karşı son derece uyanık olmak gerekir. “Herkes yapıyor, bunu herkes söylüyor” gibi bahaneler arkasına saklanacak hale düşmemek gerekir.

Taassup kelimesi, sözlükte ²Aşırı bağlılık, Körü körüne inanış şeklinde açıklanıyor.
20. Yüzyılda ‘dinine bağlılık’ manasında da kullanılmıştır.
“Haa o mu çok mutasıp bir ailenin çocuğudur, kahveye, maça neyin çıkmaz”
Yıllar önce London’s Director dergisinde bir yazar3ciddi bir şekilde şu iddiayı attı ortaya “Liderlik için ilk gerekli olan şey bugonya şişesi görünümlü yani ‘armut’ biçimi bir kafaya sahip olmaktır” demiştir. Öyle bir kişisel taassup örneği vermiş ki bu konuda zirveyi kimseye kaptırmamıştır. Hatta İngiliz Başbakan Harold Wilson, Napeoleon Bonaparte ve Charles De Gaulle’yi örnek gösteriyor ve şişe görünümlü armut tipi kafa şeklini iş ve politikada başarının anahtarı olarak gösteriyordu.

Sabahın erken saatlerinde bir işyerine gidin, çok azı müstesna satış temsilcilerinin yüzde 90’ında şöyle bir ifade tarzı vardır “adama bak ya sabahın köründe gelmiş, bilgisayar istiyor” veya “kardeşim ayakkabı almak için bu saatte mi gelinir daha afyonum patlamadı.” “Bugün pazartesi sendromu denen bir şey var kardeşim üzerime gelmeyin..” Bu sözleri müşteriye doğrudan söylemeseler de hareketleri ile hissettiriyor veya diğer tezgahtar arkadaşlarına çay, yemek aralarında anlatıyorlar.
Sabahın körü, şeklinde bir ifade kullananlara “elinin körü” dememek için kendimi zor tutuyorum. İnsanların efendisi; sabah namazı vaktini ve hemen sonrasını, dünyanın öbür ucuna kadar yayılmış bir ticaretten daha efdal olduğunu belirtiyor. O ne söylemişse elhak doğrudur. O’nun BEREKETLİDİR dediği saat ancak Sabahın Nuru olur, sabahın körü olmaz. Ancak bunu göremeyenlerin körlüğü olur.
Benim şöyle bir iddiam var yıllarca piyasa tabir edilen iş dünyasından gelen biri olarak. Eğer Türkiye’de işlerin bereketli bir şekilde artmasını istiyorsak berberlerin sabah namazından hemen sonra açılmalarını sağlamalıyız. Neden berberler? Çünkü insanlar sabah erkenden işe gitmek, toplantıya yetişmek veya bir seyahate çıkmak durumundadır. Gün içinde yoğun çalıştığı için, gündüz berbere gidemezler. Akşam geç çıkmış veya yorgunluktan berbere, kuaföre uğrayamamış, uğradıklarını ise genelde dolu bulmuş, bu sebeple eve gidip dinlenmeyi tercih etmiş olabilir. Sabah namazdan hemen sonra semt berberinin açık olduğunu bilse hemen gidip erkenden açıp bereket kazanan bir berber esnaf bulacaktır. Kendi eli yüzü açılacağı gibi esnaf ta sabah bereketi ile para kazanacaktır.


Şöyle düşünelim; hac ibadetinin tamamlanabilmesi için iki mesleğe ihtiyaç var kasap ve berbere. Ömürde bir defa yapılacak bir ibadetin bağlı olduğu iki meslekten biri üzerinden önerme yapıyorum. ‘’Bu ülkede berberleri sabah namazından hemen sonra açarsanız, işlerin daha doğrusu bereketin yüzde 50 arttığına şahit olursunuz.’’diye düşünüyorum. Neden berberleri seçtim örnek olarak umarım daha iyi anlaşılıyor dur.
menşeli olduğunu hemen anlayabileceğimiz bu iki kavram bir araya geldi mi seyrine doyum olmaz. Avrupa, Amerika’da insanlar su nedir bilmez. Haramın her türlüsünü hadsizce tükettiklerinden uyuşuk bir halde sabahlamakta ve sabah onlara kör olmaktadır. Göbek şişmiş, üst baş buruşuk, saat 9.00’da iş yerine gelmiş, kendine bir kahve söylemiş, yanında da bir tane donut (aynı kendisi) onları yiyip bitirir, bir tane de sigara içer, gazetesine (artık facebook’una) bakar, afyonu anca patlar ve saat 11.00 de işe başlar. Bir saat sonra da öğle yemeği vakti gelir. Saat 16.00’da çay molası, iki telefon görüşmesi, bir tane de ziyaretçi geldi mi değme gülüm keten helvası. Gün bitti ama berekette bitti. Evet, bu tipler için sabahın körü vardır, akşamdan kaldıkları için afyonları patlamamıştır, Pazar gece yarılarına kadar ‘vur patlasın çal oynasın’ havalarında oldukları için Pazartesi sendromu yaşarlar.
Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiş, memleket evladı kardeşim, sana ne bunlardan. Senin afyonun olmaz ki patlasın. Melekler Allaha iki gün senin hakkında rapor verirlerken sen o günlerde oruç tutmaya gayret edersin, Pazartesi ve Perşembe. Senin nasıl sendromun olur? Olsa olsa Pazartesi Arefen olur, Perşembe Şerefin, Cuma bayramın olur. Melekler seni Rablerine raporlarken hakkında anlatacak söz bulamazlar da yerlerle gökler arası ismin yazılır. Semada komşuların olur.
Taassuplardan arınmış, Zilhiccenin günlerine kavuşmuş olarak Bayramınız mübarek olsun.
Gençdoku/ Aralık 2010


¹ En-Nevevî, el-Ezkâr, sh. 70-71. el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 10/104-107.)
² D.Mehmet Doğan: ‘Büyük Türkçe Sözlük’
3 John Bayre

0 yorum:

Jazakallahu Khayr