21 Kasım 2011 Pazartesi

Pazarcı kadının imanı


“Sabah aç mide ile ayrılan kuşlar akşama kursakları dolu olarak yuvaya döner”

Gelişmiş elektronik cihaz toptan satışı şirketimizin bir de perakende mağazası bulunmaktaydı. Haftada bir mağazaya uğradığım aynı gün semt pazarı bizim mağazanın tam önünde kurulurdu. Pazar tezgahı açan bir ablanın sarf ettiği cümle, ticari hayatımda hiç unutmadığım bir ders oldu bana.

Her hafta gelip bizim perakende bölümünden kontör, CD-DVD, hafıza kartı vs. gibi alışveriş yapan bu hanımefendi sabah erkenden dükkana girdi ve doğruca yeni gelen cep telefonu modellerinin olduğu vitrine yöneldi. Beğendiği bir modeli gösterdi ve fiyatını sordu. Devamlı müşteri olduğu için tezgâhtar arkadaş “Size şu fiyattan yaparız” şeklinde kolaylık gösterdi. Bayan müşteri telefonu beğendi ve şöyle dedi:
“Şu an üzerimde o kadar yok, ben tezgahı açayım, öğlen saat 2 gibi gelip alırım”

Şu inanca bakın ne kadar net: Tezgah açayım iş yaparım. Şu Saate kadar yeterince kazanırım. Kadın bunları söylediğinde Harun Reşit zamanında yaşanmış şu hikâye aklıma geldi;

Meşhur âlimlerden biri yanında yüzlerce talebe, binlerce mürid ve kalabalık bir seven kitlesi ile şehrin merkezine gelmiş. Büyük kalabalığı gören bir nine
“Allah Allah, bu ne kalabalık böyle” deyivermiş. Nineyi duyan bir mürid:
--Teyzecim, bu evliyadan-Allah dostlarından-meşhur falanca kişidir. Demiş.
“Peki onu bu denli meşhur eden nedir”
--Efendim o Allah Teâlâ’nın varlığı hakkında 1001 tane delil ortaya koymuştur.
Teyze gülerek
“Eğer onun 1001 tane şüphesi olmasaydı, 1001 delile ihtiyacı olmazdı. Ben hiçbir delile ihtiyaç duymadan Alemlerin Rabbi olan Allah’a iman ediyorum”

Bu söz alime ulaştı ve alimin çok hoşuna gitti. Tebessüm ederek ellerini açtı:
Allahım senden şu ihtiyar kadının imanı gibi bir iman ve kalp safiyeti istiyorum. Diye dua etti ve etrafındakilere “Dininizi çok iyi araştırın, öğrenin ama bu nine gibi ancak saf bir gönülle Allaha iman edin” Geçmişte yaşamış ihtiyar kadının kalbinin safiyeti, günümüzde yaşayan pazarcı kadın
ile ne kadar örtüşüyor dikkat ettiniz mi?

Ben bu pazarcı kadından büyük ders aldım. Dilerim ki ticaretle uğraşan herkes bu tip dersleri kaçırmasın. Hud suresinde Allah Teala “Rızkın kefili” olduğunu belirtiyor. Yok şu kurs, yok bu kurs, şu kadar puan, şöyle krediler, sınavlar, quizler vs.

Belki bu prensipten haberi bile olmayan pazarcı kadın, Errizku Alallah (Rızk Allah’tandır) cümlesinin adeta yaşayan bir hali gibiydi. Kelimeyle Kavramak köşemizde böyle bir dersi neden anlatma ihtiyacı duyduk.
Öyle ya bu köşe kelime ve kavramların yanlış kullanıldığı yerleri tespitle durumu düzeltmeye yönelik tavsiyelerde bulunur. “Oku” emri geldiği gibi “Kalk, elbiseni düzelt ve anlat” emri de geldi. Ayağa kalk, donanımlı ol, kılık kıyafetin düzgün olsun ve anlat. Kelime ve kavramları yerli yerinde kullan. Özetle OKU ve ANLAT.
En güzelini okuduğuna göre, anlatırken de en güzel sözcüklerle anlatman gerekir.

Pek çok alim ve hoca efendi tarafından iman kelimesinin hep yanlış kullanıldığı örnekleri duyduk dinledik. Ben de biri geçmişte ve biri de günümüzde yaşanmış iki anekdot üzerinden iman kelimesinin isabetli kullanıldığı örnekleri göstermek istedim.

Çok güzel bir iş yapan sahabeye; Efendimiz Aleyhisselam “dile benden ne dilersen” kabilinden bir şey söyleyince sahabe de uyanık fırsatı kaçırmıyor “Ya Rasulullah dua edin de cennete gireyim” der. Efendimiz de “tamam ama bir şartla, sende secdelerinle bana yardım edeceksin” buyururlar.

Sahabe kalitesinde bir iman ve ahlak sahibine dahi Peygamber tavsiyesi “secdeler”.
Peygamber duasının insanı cennete sokacağına inanırız. Ancak cennete aday olan kişi de “Peygamber duası almış biri nasıl gayret eder ”düşüncesi ile hareket etmelidir.

Peygamber olmak ve sahabe olmak kıyamete kadar mümkün olmayan bir iştir. Ancak kalp safiyetine sahipseniz, pazarcı kadın bile olsanız, “Allahım şu yaşlı kadının kalp safiyeti ile iman ettiği gibi iman etmek istiyorum” şeklinde Alimlerin gıpta ettiği bir seviyeyi yakalayabilirsiniz.

yavuz selim taştekne
editor@tahlilyayinlari.com

0 yorum:

Jazakallahu Khayr