11 Kasım 2011 Cuma

Tercihler


Tercihler
‘Altın veya teneke tercih etmek’ diye bir deyim yoktur. Çünkü herhangi bir kişiye ‘Altın mı tercih edersin teneke mi’ şeklinde bir soru tevdi etseniz alacağınız cevabın ne olacağı yüzde yüz oranında kesinlik ifade etmektedir.

Peki öyle ise neden bazı insanlar altın bir tutum sergiler iken bazıları içi boş tenekeden öteye geçmez işler peşindedir. Cevabın bir kısmı basit; tercih meselesi. Diğer önemli bir kısmı ise fıtrat ve kader gibi derin mevzuları gerektirmekte olduğundan, bu satırların yazarı böyle derin mevzuları kıvırmaktan varestedir. Ancak tercih meselesi ile ilgili kalem oynatacağımız büyük bir sahanın bulunduğunu da görmezden gelemeyiz. Peki, insanların tercihlerini yönlendiren etkiler nelerdir? Esas cevap verilmesi gereken sorulardan biri de budur. Cevap ararken Fatihalar okuyarak yakın geçmişimizden bir şehidin sözlerinden örnek verelim teberrüken.

“Ey İzm’ler: Kapitalizm, Sosyalizm, Faşizm, Sekülerizm…. Hepsi de Avrupalı
tercihler.Başkalarının rüyalarını, hezeyanlarını sayıklıyoruz. Hepsi çare bulunmamış davaların
haykırışıyla dolu. Ama ortada ‘deva’ yok. Dert çok hemdert yok.” Diyen Cemil Meriç geliyor
aklıma. Ortaya atılmışlar Refah Devleti, Özgürlükçü Demokrasi, Eşitlik-İnsan Hakları… Hepsi,
hepsi laf.. Nerede yetiştirdiğin insan tipi, Ömer, Osman, Ali nerde göster. Bir İbrahim Ethem,
Yunus, Osman Gazi, Nene Hatun göster, yok. Ama devlete ekonomiye yol gösteren laf
salatalarıyla dolu kitapların çok. Hani Asr-ı Saadetin? İnsanoğluna 10 yıl saadet verdiğin bir
dönem göster! Yok! Ama laf salatan çok. İnsan cebindeki ile var. İnsan fabrikada dişli,
üretimde sadece bir ‘araç’ Materyalist sözlükler ölümü “organizmanın çürüyerek
dağılışı”yapmış. Çöken binada ölenler için devlet memuru sağlık görevlisi “3 kişi ex çıktı bu
kattan” diyor. İnsan ex olur mu? Mal ex olur. Yok olmamayı, ebedileşmeyi anlatacak sözler
gerek! Heyhat! Orada bile laf salatası ‘sonum hiçlik’ diyorsun. Necip Fazıl diyor ki “âlemin
küfre göre hem başı hem sonu hiç, iki hiç arasında varlık olurmu ki hiç” Bu ideolojik tercihlerle
Batı insana ne verdi, asıl kendi tercihi HİÇ”

Senelerdir Batılılaşma macerasını yaşıyoruz. Her fikir Avrupa patentli. Politikacısı da,
kumaşı da, modası da, Nobel adayı da Batı’dan icazet arıyor. Avrupa’dan gelen her fırtınaya,
hastalığa kapılarımız açık. Liberalizmi bu bünye çıkarmadı, ferdiyetçi hukuku da bu medeniyet
imal etmedi. Batı’dan transfer ve montaj suretiyle aldık; aynen onun gibi Marksizm de
Liberalizm’in karşıtı gibi görünse de batıcı düşüncedir. Bütün bu izmlerin muhasebesini
yaparak ve ıskartaya çıkaracak MEDENİYETİMİZİ tanıyarak gençlerimizin tercih etmesini
sağlamak zorundayız. Yoksa gençlerimiz kapitalizmi veya marksizmi tercih ederek mal bulmuş
mağribi gibi sarılır ve yeni yalanlar uğruna bir nesil daha heba ederiz. Sedat Yenigün¹

Tercihleri belirleyen etmenler üzerine bir şehidin tespitlerini ve çözüm önerisini gördük. O kadar net tespitler ki, bugün hangi mevkutede yayınlansa otuz sene öncesinden bir ses olduğunu kimse anlamaz herhalde.
Günümüzden bir alıntı ile devam edelim, tercihleri etkileyen etmenleri aramaya.

Bir amaç, bir hedef veya bir dava adına yola çıkan bir takım ve takım kaptanını düşünün. Belirlenen vizyona sımsıkı bağlı, hedeflerinden asla şaşmayan liderlerini karşılıksız destekleyip, onu kendilerine tercih eden takım arkadaşlarını hayal edin. Kaptan belli noktalara gelinceye kadar yağmurda, çamurda hep arkadaşları ıslanmıştı. Yıllarca “en büyük derbiye hazırlanıyoruz. Bu maçın galibi bin yıl unutulmayacak, rakibimiz çok büyük, ama bizim de inancımız var. Korkmayın zafer bizimle” retoriği ile sonuçta kazanılacak zafer için her türlü zorluğa, yokluğa, sıkıntıya katlanma şuurunu kardeşler topluluğuna ifade şekli oldukça heyecan vericidir. Takımın dinamizmi bu heyecanla coşar. Çünkü takımın gücünü liderin enerjisi belirler. Hal böyle iken, yaşanılan küçük bir mağlubiyet sebebi ile, çok büyük olan rakip takımın kırmızı halıları, sarayları, sınırsız imkanları gözleri kamaştırmış ve kaptan zafer şarkılarını ‘beraber yürüdük biz bu yollarda’ diye transfer olduğu yeni takımı ile söylemeyi tercih etmiştir.²
Daha pek çok örnek saymak mümkündür. Bu yazıda özellikle fikir-ideoloji ve makam-mevki seçeneklerinin tercihler üzerindeki etkisini göstermek istedik. Gençlik yıllarının sınırında dolaşan bir yazar olarak, bir gençlik dergisinde gençleri en çok etkileyen iki noktanın fikir(ler) ve makam(lar) olduğunu çok konuşabiliriz. Dolayısı ile “iki saat beni Taksim meydanında konuştursunlar, sonra isterse assınlar. Ben bu davaya başımı koydum” veya “Gençliğimiz bu davada geçti, dört davalı genç sırtında makbere gideyim makam olarak yeter bana” teranelerine gençlerin kanmaması lazım. Müteaddit defalar gördük ki Ali bin ebi talip radyallahu anhın sözü geçerliliğini korumaya devam edecektir. İlmin kapısı şöyle buyurmuştu bir konuşmasında “Zalimin en büyük yardımcısı mazlumlardır.” Anadolu insanı bu sözü şu şekilde içselleştirmiş “Sen eşek olursan semer vuran çok olur.” Öyle ise tercih yaparken bize altın gibi gözükenlerin teneke çıkması veya bize adam gibi davrananların eşek yerine koyma olasılıklarının çok yüksek olduğunu görürüz. Bir ‘şey’ olmaya adanırsak, bu hırsımızın bizi sonuçta semer altına götüreceği açıktır. Biz zaten bir ‘şey’iz “Ahsen-i takvim” veya dağların yüklenemediği “Mukaddes yükün hamallığı”3 Mühim olan geldiğimiz veya gelmek istediğimiz yer değil, geldiğimiz yerden neler yapabileceğimizdir. Ceplerimiz tercihlerimizi belirler ise semerin içinde yüklü olan kitaplar kadar değerli işleri tercih etmiş oluruz. Ama tercihlerimizi belirlerken doğru beslenme kaynakları bulursak şahadeti, oyun ve eğlenceye tercih etmiş ve bunu da gençliği, canı ve kanı ile ispat etmiş olan Şehit Sedat Yenigün’ü önümüzde bir müjdeci olarak görürüz (inşallah)
7 yaşında başlayan ilköğretim 8 yıl, lise 4, üniversite 4 askerlik 1 yıl diye toplasak 24 yıl sonunda elimize geçecek bir A4 parçası için çok büyük bir bedel ödenmiş ve henüz karşılık alınmamış bir noktada bulunmak tercih edilmemeli diye düşünüyoruz. Sadece diploma üzerinde yazacak bir titr için olağanüstü büyük ve asla geri alınamayacak bir bedel. Öyle ise, varmak değil yapmak önemli. Kim ve ney olduğundan çok, ne işe yaradığın önemli. İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır4. “insanları ve cinleri kulluk-ibadet yapsınlar” diye yaratan Allahın emrini kulluk sisteminde kalsınlar şeklinde düşündüğümüzde, başkaları için yaşamak, başkalarının getirdiği makamdan, şehit ile semer arasındaki kadar büyük bir farkı işaret etmektedir. Esas olan altın veya tenekeyi tercih etmek değildir. Esas olan ne yapmayı tercih ettiğimizdir. Tutum geliştirmek buna diyoruz. Ana babamı, rengimi, ırkımı, doğum yerimi seçemiyorum. Bu alanlar tercihime kapalı. Ailemin, maddiyatımın veya kardeşlerimin yardımı ile bir yerlere gelebilirim ama mühim olan geldiğim yer değil geldiğim yerde neler yaptığımdır. İşte bunu tercih edebilirim. Buna göre de ALTIN veya TENEKE olarak tercihim değerlendirmeye açık olacaktır. Her yeni gün güneş yeni umutlar ile tekrar doğmaktadır. Siz yaptığınız tercihe göre değerlendirileceksiniz. İnsanların sizi değerlendirmesi mi, yoksa sizin hayatınızı kendi tercihlerinizin mi yönlendirmesini istiyorsunuz, karar sizin.

Yavuz Selim Taştekne

Dipnotlar:
¹ Bir şehidin notları-1950-1980/Sedat Yenigün-inkılab
²Değişen sahne ve değiş(mey)en aktörler/M. İstanbullu 2004
3 İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal./N.Fazıl Kısakürek
4 Hadis-i Şerif / Buhari-Müslim

0 yorum:

Jazakallahu Khayr